Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi – Genişletilmiş 2. Baskı

[vc_row][vc_column width=”1/2″][us_single_image image=”8075″ size=”full” align=”center” style=”shadow-1″][/vc_column][vc_column width=”1/2″][vc_column_text]İKİNCİ  BASKIYA  SUNUŞ

2006’da bu kitabımın birinci baskısını çıkarttığımda, bu çalışmanın önceden planlamış olduğum bir yayınım olmadığını, ihtiyaçtan, çalışmalarımda araya sıkıştırmış olduğumu ifade etmiştim. Şimdi de  aynı şeyi bu ikinci baskı için söyleyeceğim. 2006’dan günümüze almış olduğum tepkiler, bu yayınımın, spor hukukçularınca bir hayli kullanıldığını gösterdi. CAS’ın yönetim organı ICAS, 2009 çalışması ile CAS KOD’da bir hayli değişiklik yapıp, bunları 1 Ocak 2010 tarihinde yürürlüğe koyunca, kitabımı gözden geçirmek, Kod’daki değişiklikleri yerli yerine oturtmak, elimden geldiğince bunları izah etmek ve kitabı yeniden bastırmak benim için bir mükellefiyet oldu. Hatta bunu da bir miktar  geciktirmiş olduğum için meslektaşlarımdan özür dilerim. Ekim 2009 – Haziran 2010 döneminde yeniden bir “Spor Hukuku Sertifika Programı” yönetmek sorumluluğunu yüklenmiş olduğumdan; ancak bu programı bitirdikten sonra kitabı ele alabildim. Bu yıl yaz tatilime mal oldu, ama, olsun …[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_column_text]2006’daki amacım CAS’ı tanıtmak ve yapılan başvurulara yardımcı olmaktı. Artık, gerek spor hukukunun, gerekse CAS’ın bilinirliğinde,  hukukçularımız ve spor kamu oyumuz açısından bu aşama geçilmiş gözüküyor. Nerede ise sokaktaki adam dahi spor hukuku diye yeni bir disiplinin mevcudiyetini ve en azından CAS’ın adını biliyor artık. Hatta spor ihtilaflarımızda, tıpkı AİHM için olduğu gibi, CAS’ı da biraz fazla kullanır olduk; bununla da yetinmeyip, CAS’da kaybettiğimiz davaları, bu kayıplarımızın nedenlerini fazla analiz etmeksizin, İsviçre Federal Mahkemesi (İFM)’ne de götürmekten geri kalmıyoruz.

Şimdilik, maalesef CAS’daki davalarımızda, haklılık oranımız düşük çıkıyor; İsviçre Federal Mahkemesi (İFM)’nde de henüz başarılı olmuş değiliz. Tabii ki tepkiler hep aynı. Nasıl ki, sporda başarısız olduğumuz ve ancak “şerefli mağlubiyetler” elde ettiğimiz zamanlarda, kabahat hep (sahadaki) hakemlerde idi ise; şimdi de (masadaki) hakemlerde. Bunlara maalesef ben de dahil ediliyorum. Akademisyenlerimiz, yavaş yavaş spor hukukuna girip, CAS’ı da incelemeye başladılar. Ne mutlu … Ancak, kararları analiz edeceklerine, kayıplarımızın nedenlerini tespit edip, gelecekte aynı durumlara düşmememiz için yol gösterici olacaklarına, CAS hakkında polemik yaratmaya çalışıyorlar. Ne faydası  olacaksa …

CAS’daki davalarımızın orantısal çokluğu ve İsviçre Federal Mahkemesi’ne başvurularımız nedeniyle, kitabımın bu ikinci baskısına yeni bir “Üçüncü Bölüm” ilave ettim. CAS kurulduğu tarihten (1984) günümüze, kararlarından ötürü defalarca İFM’de temyiz edildi. Uzun süre bu temyiz başvuruları İFM tarafından geri çevrildi; yani CAS’ın, İFM tarafından bozulan hiç kararı olmadı. Ta ki, 22 Mart 2007 tarihine kadar. Bu tarihte, ilk defa İFM, bundan böyle adı ile anılır olan, “Canas davası”nda temyiz başvurusunu kabul ederek CAS’ın bir kararını bozdu, Olay, tıpkı geçmişte Bosman davası gibi (her ne kadar farklı mercilerde ve farklı konularda ise da), spor dünyasını önemli şekilde etkilemişdir ; spor hukukunda bir köşe taşı oluşturmuştur. Bu tarihten sonra, bozma kararları arttı.  İsviçre Federal Mahkemesi’nin CAS kararlarını bozma sayısı, bu satırların yazıldığı tarihe kadar, beşi buldu. Bu kararlar sırasıyla : birincisi yukarıda bahsettiğim 22 Mart 2007 (4P.172/2006) olmak üzere, diğerleri 9 Şubat 2009 (4A_400/2008), 6 Kasım 2009 (4A_358/2009), 13 Nisan 2010 (4A_490/2009) ve 3 Mayıs 2010 (4A_456/2009) tarih ve numaralarnı taşıyor.

Yirmi yılı aşkın CAS’ın hiçbir kararı bozulmamışken, üç yıl içerisinde beş bozma, CAS’da bir bozulmayı mı gösteriyor. Bence hayır. CAS’ın iş hacmi o kadar arttı ki,  1984 -1986 yıllarında toplam iki davaya bakmışken, sadece 2008’de, bir yılda, 318 davaya bakmıştır. Sayının bu kadar arttığı bir ortamda, tabiidir ki bütün kararlar aynı dikkat ve titizlikle alınamayabilir. Kaldı ki bilimde her zaman karşı görüşler ve kararlar olmuştur, olmaya da devam edecektir.

Peki.., biz neden CAS’da ekseriyetle olduğu gibi, İsviçre Federal Mahkemesi başvurularımızda da şimdilik hüsranla geri dönüyoruz. İşte bu soruya bir nebze de olsa, ışık tutmak için kitabımın ikinci baskısına ilave ettiğim yeni Bölüm ile İsviçre Federal Mahkemesi’nin yukarıda bahsettiğim  bozma kararından ikisinin tercümelerini ve kıyaslama olanağı vermek için de  Türkiye’den yapılan İFM temyiz başvurularına İFM’nin vermiş olduğu iki onama  kararını örnek oluşturmak için dahil ettim. Üzerlerinde, kasden, hiç bir yorumda bulunmadım. Değerlendirilmelerini Sayın Okurlarıma, Meslektaşlarıma, Akademisyenlere bırakıyorum.

Kitabımın bu yeni baskısının da Türk spor ve hukuk camialarımıza, sevgili spor hukukçularımıza bir nebze de olsa yararlı olmasını dilerim.

Kitabın İçindekiler bölümünü görmek için tıklayın…[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]