Özerk Spor Federasyonlarina Yeni Düzen

Anayasa Mahkemesinin “Çerçeve Statü yapılmasını” ve “Tahkim Kurulu kararlarının kesinliğini” iptali ile ortaya çıkan durum hakkında görüşlerimiz

Av. Kısmet Erkiner
SPOR HUKUKU ENSTİTÜSÜ BAŞKANI
ULUSLARARASI SPOR TAHKİM MAHKEMESİ (CAS) ÜYESİ
İstanbul, 10 Mayıs 2010

I.    ANAYASASA MAHKEMESİ KARARININ İRDELENMESİ
5105 sayılı Kanun ile 3289 sayılı Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (GSGM) Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a eklenen Ek 9. maddenin 1.,5.,6.,7., ve 8. fıkralarının Anayasanın 7.,9.,36.,123.,125. ve 155. maddelerine aykırılığı savı ile iptali istenmiştir.

İptal istemi, Danıştay Onuncu Dairesinde açılan E.2004/12049 sayılı başvuru (E2006/118) ile Ek 9. maddenin 1. ve 5. fıkralarının; yine aynı Dairede açılan E.2007/1071 sayılı başvuru (E2007/48) ile yine Ek 9. maddenin  6.,7. ve 8.  fıkralarının Anayasaya aykırılık iddiası Danıştay Onuncu Dairesi tarafından ciddi bulunmuş ve Anayasa Mahkemesine yukarıda belirtilen maddenin, belirtilen fıkralarının iptali için başvurmuştur.
Danıştay Onuncu Dairesi her iki başvurusunu geniş şekilde gerekçelendirmiştir. Anayasa Mahkemesi yapmış olduğu ilk incelemede Danıştay’ca bakılmakta olan birinci davanın 14.7.2004 gün ve 25522 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan GSGM Özerk Federasyonları Çerçeve Statüsü’nün iptaline; ikinci davanın ise, bir basketbol oyuncusunun transferi konusundaki GSGM Tahkim Kurulu kararının iptaline ilişkin oldukları tesbitinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi 2.7.2009 tarihli kararı ile iki davayı birleştirmiştir. Davada ileri sürülen Ek 9. maddenin iptal istemine konu fıkralarının “yürürlülüklerinin durdurulması” istemlerini ise Oybirliği ile reddetmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 2 Eylül 2009 tarihinde Esas hakkında kararını  (E2006/118-K2009/107) vermiş; iptal ile meydana gelecek hukuksal boşluğun kamu düzenini tehdit ve kamu yararını ihlal edici mahiyette olacaği hükmüne de vararak bu iptal kararının, Resmi Gazete’de yayımlanmasından BİR YIL sonra yürürlüğe girmesini uygun görmüştür. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli KARARI ise  19 Mart 2010 Cuma tarih ve 27526 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Yani iptal kararı     19 mart 2011 tarihinde uygulanacaktır.
Anayasa Mahkemesi, Ek 9. maddenin 5. fıkrasının 1. tümcesinin Oyçokluğuyla İPTALİNE; 7. fıkrasının  5. tümcesinin Oyçokluğuyla İPTALİNE; 6. tümcesinin Oybirliğiyle İPTALİNE; kalan kısmının Anayasaya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE; 8. fıkrasının  sonunda yer alan “… kesin …” sözcüğünün Oyçokluğuyla İPTALİNE; kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE karar vermiştir.
II.    ANAYASA MAHKEMESİ HANGİ HÜKÜMLERİ İPTAL ETMİŞTİR:
Anayasa Mahkemesi’nin hangi hükümleri iptal ettiğinin analizine girmeden önce, bize göre önemli bir şekli tespitte bulunmak istiyoruz. Mahkemenin bazı hükümlerini iptal ettiği, 3289 sayılı Kanuna “EK 9. madde”,  4.mart.2004 tarihli 5105 sayılı kanun ile tesis edilmiştir. Anayasa Mahkemesi ilk incelemesine 5 Eylül 2006 tarihinde başlamıştır ve nihai kararını da 2 Eylül 2009 tarihinde vermiştir. Oysa dava konusu  “Ek. 9. madde”    27 mayıs 2007 tarih ve 5674 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir. Diğer bir ifade ile, özellikle bazı tümceleri (cümleleri) iptal edilen, maddenin 7. ve 8. fıkraları, karar tarihinde, iptal edilmiş şekilleri ile yürürlükte olmayıp, başka ifadeler içermektedir. Bu bağlamda 7. fıkranın iptal edilen 6. tümcesi artık bu fıkrada yer almayıp, 5674 sayılı Kanun ile maddeye Ek Fıkra olarak ve değişik bir içerikle ilave edilmiştir. Ayrıca, yine 5674 sayılı Kanun ile “madde”ye dört yeni fıkra eklenmiş; inceleme dışı olan bir başka fıkrası da (yeni düzenleme ile 13. Fıkra) değiştirilmiştir.
Danıştay Onuncu Dairesi, Anayasa Mahkemesi’ne başvururken Ek 9. madde’nin BİRİNCİ fıkrasının da iptalini talep etmiştir. Anayasa Mahkemesi, başvuran mahkemenin (Danıştay 10. Dairesi) bakmakta olduğu davanın konusuna bu fıkranın girmediği gerekçesi ile iptal talebini şekli yönden (başvuran mahkemenin yetkisizliği) reddetmiştir. Diğer bir ifade ile, Anayasa Mahkemesi, Ek 9. Maddenin 1. fıkrasının Anayasa’ya uygunluğunu tescil etmiş değildir. (Bu fıkra hükmü şu şekildedir: “Federasyonlara, talepte bulunmaları durumunda Merkez Danışma Kurulunun uygun görüşü, Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile idarî ve malî özerklik verilebilir. Federasyonun kuruluşuna ilişkin kararın Resmi Gazetede yayımlanması ile tüzel kişilik kazanılır.
Anayasa Mahkemesi’nin başvuruyu ESASTAN incelemesinde, özerk spor federasyonlarını, “kamu hukuku alanında faaliyet göstermek üzere, hizmet yönünden yerinden yönetim ilkesine göre kurulan, hizmetle sınırlı olmak üzere kamusal yetki kullanan ve idarenin bütünlüğü  ilkesi uyarınca merkezi idarenin vesayet denetimine tabi birer kamu kurumu” olarak nitelemektedir. Oysa, hemen işaret etmek isteriz ki Türkiye Futbol Federasyonu’nun Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki 05.05.2009 tarih ve 5894 sayılı Kanun, TFF’yi “ÖZEL HUKUK HÜKÜMLERİNE TABİ TÜZEL KİŞİ” olarak tanımlamıştır.
Anayasa Mahkemesi, federasyonların kurulmaları ve yetki sınırlarının YASA ile çizilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Kanımızca, bu konuda kısa, öz ve bütün federasyonları “kapsam” maddesi ile içeren bir kanun  yeterli olacaktır. Örneğin, TFF’nin 1992 tarihli ilk kanunu (3813 sayılı) 34 madde + 2 ek madde + 8 geçici madde içerirken, 2009 tarihli 5894 sayılı son yasası, sadece 21 madde + 1 geçici maddeden ibarettir.
Anayasa Mahkemesi Ek 9. maddenin 5. fıkrasını iptal etmiştir. Bu fıkranın birinci tümcesi: “Özerk federasyonların; genel kurullarının toplanması ve çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar ile kimlerin oy kullanabileceği ve Tahkim Kurul ile ilişkileri Genel Müdürlükçe düzenlenecek çerçeve statü ile belirlenir” şeklindedir.  Fıkranın  son tümcesi de” Özerk federasyonlarce hazırlanacak ana statü, çerçeve statüye aykırı olamaz.” şeklinde olup, birinci tümcenin iptali ile uygulama olanağı kalmadığından 2949 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve  Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29 . maddesinin 2. fıkrası gereğince iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir diğer hüküm, Ek 9. maddenin 7. fıkrasının 5. ve 6. tümceleridir. Yani  “ Tahkim Kurulu tarafından verilen kararlar kesindir. Tahkim Kurulu’nun görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.” hükümleri iptal edilmiştir. Ancak 5674 sayılı Kanun ile sözkonusu 6. tümce 7. fıkrada artık yoktur. Buna karşılık bu iptal edilen tümcenin içeriği değişik bir ifade ile maddeye, yine 5674 sayılı Kanun ile “EK FIKRA” olarak şu şekilde ilave edilmiştir: “Tahkim Kurulu’nun görev, yetki ve sorumlulukları, çalışma usul ve esasları ile üyelere verilecek huzur ücretinin miktarı Genel Müdürlükçe hazırlanan yönetmelikle belirlenir.” Bu durumda irdelenmesi gereken, 7. fıkrada artık olmayan 6. tümcenin iptali ile maddenin yeni şeklindeki, büyük nisbette aynı hususu düzenleyen “ek fıkra”nın da iptal edilmiş ya da hükümsüz sayılıp sayılmayacağıdır.
Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir diğer hüküm, yukarıdaki iptale de paralel olarak Ek 9. maddenin 8. fıkrasının  sonunda bulunan “kesin” sözcüğüdür. Ancak Anayasa Mahkemesinin inceleyerek bir sözcüğünü (kesin) iptal ettiği fıkra, 5105 sayılı kanuna aittir. Oysa halen bu fıkra hükmü 5674 sayılı kanun ile getirilen şekli ile yürürlüktedir. Ve bu iki hüküm arasında şekil ve içerik farklılıkları bulunmaktadır. Şöyle ki, 5105 sayılı kanuna göre iptale konu fıkra: “ Tahkim Kurulu, federasyon ile kulüpler; federasyon ile hakemler;  federasyon ile teknik direktör ve antrenörler; kulüpler ile teknik direktör ve antrenörler; kulüpler ile oyuncular; kulüpler ile kulüpler arasında çıkacak ihtilaflar hakkında yönetim kurulunca verilecek kararlar ile disiplin veya ceza kurulu kararlarını, ilgililerin itirazı üzerine inceleyerek KESİN karara bağlar.” Oysa, 5674 sayılı kanun ile bu fıkra halen şu şekilde yürürlüktedir: “Tahkim Kurulu, federasyon ile kulüpler, sporcular, hakemler, teknik direktör ve  antrenörler; kulüpler ile teknik direktörler, antrenörler ve sporcular; kulüpler ile kulüpler arasında çıkacak ihtilaflarla, federasyonlarca verilecek kararlar ile disiplin veya ceza kurulu kararlarını, ilgililerin itirazı üzerine inceleyerek sonuçlandırır. Tahkim Kurulu; itiraz üzerine Genel Müdürlük ile federasyonlar ve federasyonların birbirleri arasında çıkacak ihtilafları inceleyerek sonuçlandırır.” Görüldüğü gibi, halen yürürlükte olan hüküm bir yandan eski fıkrada bulunmayan “GSGM ile federasyonlar ve federasyonlar ile federasyonlar arasındaki ihtilaflara da bakmaya Tahkim Kurulunu yetkili kılarken; bilhassa fıkrayı “inceleyerek kesin karara bağlar” yerine “inceleyerek sonuçlandırır” şeklinde bitirerek, iptal edilen “kesin” sözcüğünü kaldırmıştır. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin bu fıkra ile ilgili iptali uygulamasız  kalmaktadır.
III.    ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL KARARI SONRASINDA OLUŞTURULACAK YENİ DÜZEN HAKKINDA GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİMİZ:

1.          Anayasa Mahkemesi : < özerk federasyonların genel idare içinde yer alan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne verilen bazı görevlerin daha verimli şekilde yürütülmesi amacıyla kamu hukuku alanında faaliyet göstermek üzere, hizmet yönünden yerinden yönetim ilkesine göre kurulan, hizmetle sınırlı olmak üzere kamusal yetki kullanan ve idarenin bütünlüğü ilkesi uyarınca merkezi idarenin vesayet denetimine tabi birer kamu kurumu olduklarını > tespit etmektedir.   A.M. bir tespit yapmakta ancak Spor Federasyonlarının sadece bu hukuki statü ile oluşturulabileceklerine dair bir  yargıda bulunmamaktadır. Dolayısı ile spor federasyonları ÖZERK ve  KAMU HUKUKUNA göre tüzel kişilik kazanırlarsa statüleri yukarıda belirtilen şekilde tanımlanacaktır. Ancak spor federasyonları pekâlâ ÖZEL HUKUKA göre tüzel kişilik kazanabilirler. Nitekim, halen ülkemizin en gelişmiş ve güçlü spor federasyonu olan Türkiye Futbol Federasyonu 05.05.2009 tarih ve 5894 sayılı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 1. Maddesine göre: <ÖZEL HUKUK HÜKÜMLERİNE TABİ TÜZEL KİŞİLİĞE SAHİP, ÖZERK>  bir kuruluştur. Dolayısı ile bütün federasyonlar da bu şekilde ÖZEL HUKUKA tabi olarak kurulabilirler; bize göre kurulmalıdırlar. Yukarıda TFF için verilen tanımda, mutabık olmadığımız tek nokta bu federasyonun bir yandan özel hukuka tabi olması, diğer yandan ÖZERK olduğunun belirtilmesidir. Zira özerklik bir kamu hukuku kavramıdır., özel hukukla bağdaşmaz. Bu ifade yerine bu federasyonların BAĞIMSIZ olduklarının kanunda vurgulanması daha doğru olur.

2.          Anayasa Mahkemesi: < yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz yetki verilemeyeceği, kamu tüzel kişiliğinin kuruluşunu sağlayacak olan yasada idareye düzenleme yapma yetkisinin idarenin yasallığı ilkesi çerçevesinde sınırlayıcı ve tamamlayıcı yetki olması gerektiği, bu nedenle 3289 sayılı Yasanın Ek 9. Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan “Merkez Danışma Kurulu’nun uygun görüşü, genel müdürün bağlı olduğu bakanın teklifi ve başbakanın onayı ile idari ve  mali bakımdan özerk bir federasyonun kurulmasına karar verilmesini” Anayasa’nın 7. ve 123. maddelerine aykırı bulmuştur. Anayasanın 123. Maddesine göre federasyonların kurulmaları ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulabileceğini > belirtmektedir. Şu halde nayasa Mahkemesi, spor federasyonlarının kurulmalarının KANUNLA DÜZENLENMESİ gerektiğin işaret etmektedir. Dolayısı ile halen mevcut TFF dışı bütün federasyonların ve ileride kurulabilecek bütün federasyonların Kanunla kurulmaları gerekmektedir. Bu kurulma için ya her bir federasyon için özel bir kanun çıkartılmalı; YA DA, genel bir Kanun ile temel, ilke ve kuruluş hükümleri belirtilerek, kapsam maddesinde ise mevcut federasyonlar ismen teker teker sayılarak ve de bu Kanuna zaman zaman çıkartılacak Ek madde Kanunları ile yeni kurulmak istenen federasyonlar ilave edilmelidir. Hangi yöntemin benimseneceği Kanun koyucunun tercihine aittir.

3.          Anayasa Mahkemesi kararında Ek 9. Maddenin 5. Fıkrasının 1. Tümcesi, yani           < Özerk federasyonların; genel kurullarının toplanması ve çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar ile kimlerin oy kullanabileceği ve Tahkim Kurul ile ilişkileri Genel Müdürlükçe düzenlenecek çerçeve statü ile belirlenir. Özerk federasyonlarca hazırlanacak ana statü, çerçeve statüye aykırı olamaz. >  tümcelerini, birincisini doğrudan, ikincisini ise, bu durumda uygulanma olanağı kalmadığından iptal etmiştir. Şu halde bundan böyle GSGM, federasyonların uymakla yükümlü bulundukları ÇERÇEVE STATÜ çıkartamayacaktır. Bu durumda GSGM’nin düzenlemesinin Kanunla mı yoksa Çerçeve Statünün yeniden düzenlenmesi şeklinde mi yapılacağı sorusunun cevabı açıktır. FEDERASYONLAR İÇİN KURULMA VE DÜZENLEME KANUNLA YAPILACAKTIR. ÇERÇEVE STATÜ DÜZENLEMESİ OLMAYACAKTIR. KANUNUN İÇERECEĞİ ANA İLKELER ÇERÇEVESİNDE HER FEDERASYON KENDİ ANA STATÜSÜNÜ –TÜZÜĞÜNÜ GENEL KURULUNCA İSTEDİĞİ GİBİ YAPABİLECEKDİR.

4.            Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir diğer hüküm, Ek 9. maddenin 7. fıkrasının 5. ve 6. tümceleridir. Yani  “ Tahkim Kurulu tarafından verilen kararlar kesindir. Tahkim Kurulu’nun görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.” hükümleri iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir diğer hüküm, yukarıdaki iptale de paralel olarak Ek 9. maddenin 8. fıkrasının  sonunda bulunan “kesin” sözcüğüdür.  Her ne kadar, Kanun’un halen yürürlükte bulunan metinleri, 27 Mayıs 2007 tarih ve 5674 sayılı Kanun ile değiştirilmiş olsa da, burada önemli olan Anayasa Mahkemesi’nin TAHKİM KURULU KARARLARININ KESİN OLAMAYACAĞI ve de TAHKİM KURULU’NUN GÖREV, YETKİ, SORUMLULUK, ÇALIŞMA USUL VE ESASLARININ YÖNETMELİKLE BELİRLENMEYECEĞİDİR. Yani Tahkim Kurulu kararları daha üst bir yargı organınca denetlenebilmeli, kişi ve kurumlar Tahkim Kurulu kararlarına karşı başka bir yargı organına başvurma hakkına sahip olmalıdırlar. Bir de, Tahkim Kurulu yukarıda belirtmiş olduğumuz hususlarda, bir Yönetmelikle değil bir KANUNLA DÜZENLENMELİDİR

5.    Bu iptal, spor yargısında yeni bir düzenlemeyi, bu konuda yeni arayışları gündeme getirmiştir. Bu konudaki görüşlerimizi ifade etmek istiyoruz:

a)    Tahkim Kurulu öncesinde, her federasyonun sahip olduğu BİRİNCİ DERECE DİSİPLİN ORGANI OLAN “DİSİPLİN VE/VEYA CEZA KURULU”,  özerkliğini ilk alan Basketbol Federasyonu tarafından tek dereceli olarak ihdas edilmiş ve diğer federasyonlar da bu modeli kopya etmişlerdir. Oysa biz bu federasyon içi organı İKİ DERECELİ OLARAK ÖNGÖRMEKTEYİZ. Birinci derecede: DİSİPLİN KURULU, ikinci derecede de İTİRAZ KURULU. Burada, “kurul” veya “komisyon” veya “herhangi bir ad” üzerinde durulmamalı, fonksiyon anlaşılmalıdır. Her federasyonun, bu şekilde iki dereceli bir organa sahip olması, dosyaların daha az üst yargıya intikal etmesini, ve intikal edenlerin de daha olgunlaşmış olarak intikalini sağlayacaktır.

b)    Merkezi TEMYİZ veya İTİRAZ Kurulu. Bir kere bu organa TAHKİM KURULU denmesini yanlış bulmaktayız. Aynı savımız, TFF Tahkim Kurulu için de geçerlidir. Bu kurullar, tahkim hukukunun aradığı kriterlere tam manası ile sahip değillerdir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de incelemesi sırasında, aynı hususu belirtmiştir. Kanunla kurulacak böyle bir kurul çeşitli yapı modellerine sahip olabilir. Şimdi, bu hususta öngördüğümüz modelleri belirtmek istiyoruz:
ı)   Öncelikle, halen mevcut 7 asil, 7 yedek üyeli GSGM Tahkim Kurulu’nu (yukarıda bu şekilde isimlendirmeye karşı olduğumuzu belirtmiş olmamıza rağmen, şimdilik,
anlaşılma kolaylığı açısından modellerimizi aynı bu isimlendirme ile ifade edeceğiz) yapısal olarak yetersiz bulmaktayız. Bir Yargı organında 7 kişinin 60 küsur uluslararası ve ulusal spor federasyonunun bütün mevzuat ve içtihatlarını bilerek, sık sık meydana gelen mevzuat değişikliklerini de takip ederek karar vermeleri çok zor, hatta imkânsızdır. Nitekim gerek TFF gerekse GSGM Tahkim Kurullarının kararları, uluslararası düzeyde yeniden incelemeye alınmakta ve çoklukla bozulmaktadır. Bu nedenle Tahkim Kurulu üye sayısı en az 15’e, tercihen 21’e çıkartılmalı ve ÜÇER KİŞİLİK DAİRELERE ayrılmalıdır. Bu suretle her Daire’nin belli sporda (sporlarda) veya belli sportif ihtilaf türlerinde ihtisaslaşmaları mümkün olabilecektir.
ıı)  Bütün Daireler (5 veya 7) belli durumlarda Genel Kurul olarak toplanarak bazı üst düzey kararlar, (içtihadı birleştirme, iadei muhakeme,  tashihi karar, alt federasyon yargı organlarının direnmesi, Daireler arası yetki ihtilafını çözümleme gibi hususlarda) alabilmelidir.
c)    Diğer bir seçenek, bu üst spor yargı organının, gerçek bir Tahkim Mahkemesi modeline göre de oluşturulmasıdır. Yani, ya MECBURİ TAHKİM şeklinde (model UEFA İtiraz Organı), ya da İHTİYARİ TAHKİM (CAS modeli) şeklinde oluşturulabilir. CAS modelinde en az 50 HAKEM listesi belirlenir (Hakem olabilme ve seçilme kriterleri kanunla belirlenerek). Her davada Taraflar bu kapalı listeden kendi birer hakemlerini seçerler; bu iki hakem de üçüncü, başkanlık edecek hakemi belirler; uzlaşmaya varamazlarsa bu üst spor yargı organının Başkanı, o davaya bakacak Heyetin Başkan Hakemini  yine listeden tayin eder.

d)    Bu kurulun, (şimdilik adına Tahkim Kurulu demeye devam edelim), kararlarına karşı bir denetim yargılaması olmalıdır. Esasen Anayasa Mahkemesi de “kesin” sözcüğünü iptal etmekle, bunu elzem kılmıştır. Biz, bu üst Yargının, spor federasyonları bundan böyle “özel hukuka” tabi olacaklarına göre  “YARGITAY” olması gerektiği görüşündeyiz.

6.    Yargı teşilatı içinde, ister adli, ister idari yargı olsun, isterse bağımsız, yeni bir örgütlenme olsun, SPOR MAHKEMELERİ KURULMASININ UYGUN OLMADIĞINI DÜŞÜNMEKTEYİZ. Öncelikle belirtmeliyiz ki, Türk kamu oyunda ve medyasında yabancı ülkeler örnek gösterilerek, oralarda spor mahkemelerinin olduğu ifadeleri çoklukla yanlış ve eksik bilgiye dayanmaktadır. Dünya sporu, her ne kadar kendisini devletlerin hegemonyasının dışında tutmaya büyük özen gösteriyor ise de, bir o kadar da Devletlerin hukuk terminolojilerini kullanmaya meraklıdır. Örneğin bazı uluslararası federasyonlar Ana Tüzüklerine – Statülerine “Constitution – Anayasa” demektedirler. Kendi disiplin yargı organlarına “Tribunal – Mahkeme” (hatta Federasyon olduklarından “ Federal Tribunal”), üyelerine “judge – hakim , federal judge – federal hakim”, iddia makamına, ki bu genellikle federasyon Genel Sekreteri’dir, federal savcı demektedirler. Bütün bu terminoloji, Türkçeye çevrildiğinde, ilgilileri yanılgıya uğratmakta ve Spor Mahkemeleri kurulması savını ortaya atmaktadır. İtirazımız sadece bu şekli yönden değildir. Özgün Spor Mahkemesi veya sistem içinde sportif ihtilaflara bakacak bir mahkeme kurduğunuzda, bu yargının uzman hakimlerinin nereden bulunacağı sorunu karşımıza çıkmaktadır.  Bu alanda uzman yargıçlar yetiştirinceye kadar, zaten zor ayakta duran sporumuzu tamamen yoketme riskiyle karşı karşıya kalırız.

7.    Son olarak da şu hususu belirtmek isteriz ki, spor ülkelere mahsus bir alan, konu değildir. Saporun uluslararası düzeni de ilgilendiren önemi bi boyutu da bulunmaktadır. Uluslararası spor örgütlenmesinin kabul etmiyeceği örgütlenmeler, sistemler, modeller yürürlüğe koyarsanız, bu kuruluşlar sizi bunları değiştirmeye, onların sistemine uygun hale gelmeye mecbur eder, aksi takdirde dışlanır, uluslararası spor arenasından ihraç eder. Bu bağlamda FIFA’nın nasıl TBMM’den çıkan Futbol yasasını değiştirttiğini unutmamak gerekir. Bir kanunu parlamentonuzda değiştirebilirsiniz, ancak bir Anayasa Mahkemesi kararını değiştiremezsiniz, geri aldıramazsınız.  Çözüm ararken veya üretirken bu hususu da gözardı etmemek gerekir.

8.    Nihayet, unutulmamalıdır ki, sporu Devlet yargı sisteminin içerisine aldığınız anda, sonrasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yolunu da açmış olursunuz. Diğer bir ifade ile ikinci bir yargısal uluslararası denetim getirilmiş olunacaktır.

SONUÇ: Anayasa Mahkemesi kararının ışığında, yukarıda söylediklerimizi özet olarak ifade etmemiz gerekirse:
•    Bağımsız Spor Federasyonları Kanunu çıkartılmalıdır.
•    Federasyonlar bağımsız, özel hukuka tabi tüzel kişilikler olmalıdır.
•    Federasyonların disiplin organları iki dereceli olmalıdır.
•    Spor Yargısı üst organı bir Spor Temyiz Kurulu şeklinde olmalı, İhtisas Daireleri’ne bölünmüş ve Genel Kurul şeklinde, Kanunla oluşturulmalıdır.
•    Spor Temyiz Kurulu üzerinde, kararlarına karşı Kanunla belirlenecek usul  nedenleri ile Yargıtaya başvurulabilmelidir.
•    Yapılacak düzenlemeler uluslararası spor düzenine ve normlarına uygun olmalıdır.

SON SÖZ:
Bu görüşlerimizi açıkladığımızda Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğe girmesine 10 ay vardı. Şimdi (19 Kasım 2010) tam  4 ay kaldı. Hâlâ, kamuoyuna, spor camiasına açıklanmış bir çözüm, yeni bir yapılanma planı yok. Dileriz ki, sonrasında çok baş ağrıtacak, bazılarının hazırlamış olduğu bir kanun tasarısı taslağı, emrivaki ile, “Ne yapalım, daha iyisini yapacak zaman kalmamıştı” savı ile empoze edilmez.