Futbolda Şiddet ve Çıkış Yolları Üzerine Bir Deneme

Futbolda Şiddet ve Çıkış Yolları Üzerine Bir Deneme
Av.Erkan Kıraç

Futbolun Önemi

Hiç şüphesiz ki futbol yeryüzünde ki en popüler spor. Basit bir oyun olmanın ötesinde bir bakış açısıyla futbol, yeryüzündeki ilk evrensel imparatorluk. Fransız sosyolog Boniface’e göre; futbol küreselleşmenin nihai aşamasıdır ve dünyada futboldan daha evrensel bir olay bulunmamaktadır. O derece ki, demokrasi ve pazar ekonomisi bile yuvarlak top aşkına oranla daha az köklü ve daha az yaygındır.

Birçoğumuz için en heyecan verici oyun ve hayatımızın ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilen futbola azımsanmayacak bir kesim tarafından ise spor ve hobi olmanın ötesinde başka anlamlarda yüklenilmektedir. Liverpool’un efsanevi teknik direktörü Bill Shankly’ninde vurguladığı üzere futbol sadece bir ölüm kalım mücadelesi değil bunun çok daha ötesinde bir olgudur. İşte futbolun bir oyundan çok çok daha büyük öneme sahip olduğuna inanmakta olan futbol holiganları yeşil sahalarda futbol tarihi boyunca görülen bazı arzu edilmeyen durumlara sebep olmaktadırlar.

Bir zamanlar futbol kaynaklı şiddet olayları sadece bir İngiliz hastalığı olarak yorumlanmış fakat çok geçmeden bu hastalığın bulaşıcı olduğu görülmüştür. Futbol holiganizmi sadece futbolun beşiği İngiltere’de değil Kara Avrupa’sında, Güney Amerika’da, İtalya’da kendini göstermiş ülkemizde ise özellikle son yıllarda üzücü sonuçlar doğurmuştur.

Futbol tarihindeki ilk ve en dehşet verici şiddet olayları ile karşılaşan İngiltere, bu yüzden futbol holiganizmi ile mücadeleye diğer ülkelerden önce başlamış, tedbirleri erken almak zorunda kalmış ve bu alanda diğer ülkelere öncülük etmiştir.

Peki, Heysel Faciasını (39 Juventus seyircisi İngiliz taraftarının taşkınlıkları yüzünden hayatını kaybetti), Hillsborough trajedisini (95 Liverpool Seyircisi öldü), Bradford Stadı yangınını (56 kişi yaşamını kaybetti) ve daha nice şiddet olaylarını yaşamış dolayısıyla da İngiliz Holiganlar olarak Dünya çapında kötü şöhrete sahip olan İngiltere, nasıl bu sorunun üstesinden geldi ve dünyanın en çok izlenen, en çok sevilen ve futbolda ki en büyük ticari potansiyele sahip ligini oluşturdu?

İngilizlerin Holiganizm ile Mücadelesi

Hillsborough faciasından sonra Lord Taylor’un hazırladığı raporlar çerçevesinde İngiltere, Sanayi Devriminden sonra Futbol Devrimini de gerçekleştirmiş, alınan tedbirler yapılan uygulamalar ve futbola özgü çıkarılan kanunları ile Futbol Holiganizminin üstesinden gelmiş, yeşil sahalardaki şiddet olaylarını en alt seviyeye indirerek futbolu gerçek bir eğlence sektörüne dönüştürmüştür.
Futbol dünyasında yapılanlara kısa başlıklar altında bakacak olursak:

1-     Futbol statlarının modernizasyonu gerçekleştirilerek bütün statlar koltuklu hale getirilmiş, tel örgüler kaldırılmış, catering, tuvalet ve diğer servisler geliştirilerek stadyumlar eğlence merkezi haline dönüştürülmüştür. Ayrıca, statların içi ve çevresi kameralarla donatılarak güvenlik için alınan tedbirler artırılmıştır. Böylelikle, ülkede futbola bakış açısında değişiklikler yaşanmış futbol sadece işçi sınıfı ve düşük gelir grubundaki insanların oyunu olmaktan çıkarılmış, orta sınıfın ve ailelerinde ilgisi çekilerek futbol bir endüstri haline getirilmiştir.

2-     Polisin futbol seyircisine karşı uyguladığı metotlarında değişikliğe gidilmiş, sert ve katı tutumun yerini pozitif yaklaşım almış, stadyum içerisinde polisin yetkileri azaltılarak steward sistemi oluşturulmuş böylelikle stat içi sorumluluklar özel güvenlik görevlilerine bırakılmıştır. Ayrıca Ulusal İstihbarat Servisine bağlı olarak Futbol İstihbarat Örgütü oluşturulmuş, sivil polisler holiganların arasına girerek onlarla aynı hayatı paylaşmış ve toplanan veriler ışığında ülke içi ve dışında oluşabilecek birçok olaya önceden müdahale edilmiştir. Ayrıca oluşturulan bu veri bankası sayesinde şiddet olaylarına karışan veya katılma şüphesi olan kişiler hakkında gerekli önlemler alınmıştır.

Futbol sahalarındaki şiddetin önüne geçmek için alınan bu tedbirler ve uygulamalar çıkarılan futbola özgü kanunlar ile de desteklenmiş ve güçlendirilmiştir.

3-     Control of Alcohol Act (1985), Sportif olaylar sırasında alkol tüketimini kontrol altında tutmayı amaçlayan bu kanun ile stat çevresinde alkol satışı ve izleyicilerin stada alkol sokmaları yasaklanmış, sarhoş taraftarların stada girmeleri engellenmiştir.

4-     The Football Spectators Act (1989) Futbol Seyircileri Kanunu, mahkemelere futbolla ilgili şiddet olaylarına karışan kimselere İngiliz takımlarının ülke dışında oynadığı maçlar sırasında İngiltere’den çıkış yasağı koyma ve bu kişilere maç tarihinde belirlenmiş polis istasyonlarında bulunma zorunluluğu getirebilme yetkisi vermiştir.

5-     The Football Offences Act (1991) Futbol Suçları Kanunu ile sahaya veya seyircilere yabancı madde fırlatılması, ahlak dışı ve ırkçı tezahüratta bulunma ile seyircilerin sahaya girmesi yasaklanmış karaborsada bilet satımı suç haline getirilmiştir. Ayrıca kanun, polis amirlerine gerekli gördükleri araç ve seyircileri durdurup arama yetkisi vermiştir.

6-      The Football Offence and Disorder Act (1999) Futboldaki Düzensizlikleri Önleme Kanunu, mahkemelere daha önce futbolla ilgili şiddet olaylarına karışmış kişilere yeterli sebepler oluştuğu takdirde ülke içi ve dışındaki maçlara 2 ila 10 yıl arası katılmaktan men cezası verebilme yetkisi tanımıştır.

7-     The Footbal Disorder Act (2000), Bu kanun ile polisin ve mahkemelerin yetkisi daha da genişletilmiştir. Böylelikle, futbol maçlarına katılımdan men ve yurt dışına çıkışın yasaklanması cezası kişinin daha önce futbola ilişkin bir suç işleyip işlemediğine bakılmaksızın polis amirinin yeterli sebepler oluştuğuna inandığı, gerekli ve faydalı gördüğü durumlarda mahkemeye yapacağı şikâyeti ile birlikte sağlanabilir hale getirilmiştir.

Gerçektende yıllar içerisinde mahkemeler tarafında uygulanan futbol maçlarından men cezalarının sayısı arttıkça, meydana gelen şiddet olayların da önemli ölçüde bir düşüş meydana gelmiştir. İngiltere de ülke içindeki şiddet olayları yok denecek kadar azalmış, özellikle 2000 tarihinden sonraki uluslararası turnuvalarda kötü nam sahibi İngiliz Holiganları büyük olaylara karış(tırıl)mamışlardır.

Ülkemizdeki Durum

Ülkemizde ise son yıllarda spor kaynaklı şiddet olaylarında bir artış görülmektedir. Süper ligden amatör liglere, sade bir futbol taraftarından kulüp yöneticisine kadar futbol holiganizmi saha içi ve dışındaki olumsuz etkisini giderek daha çok hissettirmektedir. İngiltere’den farklı olarak ülkemizde futbol sahalarında görülen şiddetin altında birçok sebep yatmaktadır. İngiltere ve Türkiye de futbolda meydana gelen şiddet olaylarının tabanında değişik nedenler yatmaktadır. İngiliz holiganlar genellikle genç ve işçi sınıfı mensupları olup erkeklik kimliklerini ortaya koymak ve kargaşa çıkarmaktan haz duydukları için şiddete başvurmaktadırlar. Türkiye’de ise eğitim ve gelir seviyesi düşük kişilerin yanında sosyal seviyesi yüksek, VİP tribünü izleyicileri, kulüp yöneticileri, siyasi yetkililer ve milletvekilleri dahi değişik boyutları ve yönleriyle futbol holiganizminin içerisinde bulunmaktadırlar. O kadar ki, maç sırasında hakeme su şişesi fırlatan daha sonrada tartaklayan bir milletvekili kendini ben Denizli Sporun holiganıyım, takımımın haklarını korurum şeklinde savunabilmektedir. Ülkemizde futbol sahalarında görülen şiddetin başlıca sebeplerine gelince;

Ø      Ekonomik ve Sosyal Hayattaki Sorunlar                     :Gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve farklı kesimler arasında derinleşen uçurum bireysel anlamda anemiye yol açmakta özellikle toplumun alt kesimlerini oluşturan kitlelerde kin ve öfke birikimi yaratmaktadır. Sportif alanlar ise bu kitleler için deşarj olabilme imkânı sağlamaktadır. Her ne kadar yanlışta olsa, toplumun büyük bir kesimi stadyumları rahatça bağırılan, küfür edinilebilen, istenildiği gibi davranarak stres atılabilen dokunulmaz yerler olarak algılamaktadırlar. Hatta sadece futbol sevgisi için maç izlemeye gelen kişiler, tribünlerin tiyatro-sinema olmadığı eleştirisine maruz kalabilmektedir.

Ø      Yerleşmiş Spor Kültürü Eksikliği                                  :Üzülerek belirtmek gerekir ki ülkemizde yerleşmiş bir spor sevgisinden ve spor kültüründen bahsetmek mümkün değildir. Toplumun büyük bir kısmı sadece futbolla özelliklede üç büyük futbol takımıyla ilgilenmekte, buna rağmen futbol maçlarına olan katılım derbi maçlar dışında oldukça düşük seviyelerde kalmaktadır. Gerçektende futbolu sadece bir oyun olarak sevdiğimiz söylenemez eğer öyle olsaydı futbolun üç neticeli bir oyun olduğu unutulup başarı sadece galibiyete endekslenmez ve dolayısı ile de kazanma şansları yüksek olan üç büyük kulübün dışında kalan diğer futbol kulüpleri de yeterli taraftar desteği alabilirdi. Ayrıca, 1980 darbesinin de etkisiyle depolitize olmuş toplumsal kesim, futbolu bir hobi, heyecan verici bir oyun olmaktan çok, daha büyük öneme sahip bir şey olarak algılamaya başlamış, bu kesimler tarafından futbol ölüm-kalım mücadelesi olarak görülüp hayatının merkezine oturtulmuş, taraftarlar futbol takımlarıyla kendilerini özdeşleştirmeye başlamışlar, taraftarı oldukları takımları hayatın merkezine oturtulmuştur.

Ø      Mafyanın Etkisi                                                             :Ekonomik faaliyetlerin yoğun olduğu diğer sektörlerde olduğu gibi mafya, ülkemizde para ve güç göstergesi olan futbola da el atmıştır. Mahkeme kayıtlarına da geçtiği üzere mafya futbolda söz sahibi olmak adına; maç sonucunu etkilemekten, hakem atamalarına müdahaleye, Futbol Federasyonu seçimlerine etki etmekten, bazı spor yazarlarının yaralanması olaylarına kadar birçok olaya karışmış ve futbola kirli elini bulaştırmıştır.

Ø      Stadyumların Yetersizliği           :                                  :  Ülkemizde bulunan stadyumların birçoğu UEFA standartlarının altında olup, mimari açıdan zayıf olduğu gibi, giriş çıkış kapı sayılarının azlığı, stat içerisindeki donanımların (kafeterya, tuvalet vs.) azlığı ve temizlik konusunda ki yetersizliklerle 21. yüzyılın çağdaş toplumuna yakışmamaktadır. Özellikle tel örgüler ve demir parmaklıklar insanlara kafese atılmış duygusu verdiği gibi tribünlerdeki gerilimi artırıcı rol oynamakta, taraftarlar tel örgünün arkasında dokunulmaz oldukları hissine kapılıp istedikleri gibi hareket edebilmektedirler.

Ø      Etkisiz Güvenlik Önlemleri ve Polisin Tutumu            : Sportif olayları yönetmedeki otorite boşluğu ve alınan etkisiz önlemlerde şiddet olaylarının artmasına sebep olmaktadır. Polis her maç öncesi stadyumlarda yerini almakta hatta bazen bu rakam abartılarak özellikle derbi maçlarında 3–4 bin kişiyi bulmakta ise de meydana gelen olayları önlemede yetersiz kalınmaktadır. Kimi zamanda polis, sert ve katı tutumu ile şiddetin baş sorumlusu olmaktadır. Abartılmış polis sayısı, polis köpeklerin kullanılması taraftar üzerinde provakatif etkiye sebep olmaktadır. Bazense polis asli görevini bırakarak taraftarlardan ziyade maçı izlemekle meşgul olmaktadır. Ayriyeten, özellikle Anadolu da siyasi baskınında etkisiyle polis, misafir takım seyircilerine karşı daha sert bir tutum izleyebilmektedir.

Ø      Teknik Direktörlerin, Futbolcuların Sorumluluğu       :           Futbolcu ve teknik direktörlerin taraftarlar üzerindeki etkisi küçümsenemez. Bu kişiler tarafından kaybedilmiş bir maç sonrası hakemi veya rakip oyuncuyu suçlayıcı açıklamalar yapılması, maç sırasında provakatif davranışlarda bulunulması taraftarın tansiyonunu yükseltmekte ve şiddet olaylarının oluşmasına etki etmektedir.

Ø      Futbol Federasyonu ve MHK    : Ülkemiz de seçim sisteminin de etkisiyle Federasyon her zaman bir veya birkaç takımın yandaşı olarak görülmekte, meydana gelen en küçük sorunlarda, her türlü hakem hatalarında dahi Futbol Federasyonu sorumlu tutulmaktadır. Ayrıca, kamuoyundaki güven eksikliğinden dolayı federasyon ve kurulları tarafından kulüplere verilen cezalar adilliği yönüyle hep tartışma konusu olmaktadır.

Ø      Hakemler                                    : Türkiye deyapılması en zor mesleklerin başında hakemlik gelmektedir.Futbolcu, teknik ekip ve yöneticiler tarafından alınan mağlubiyetlerin ilk sorumlusu olarak hep hakemler gösterilmektedir. Tarafgirlikleri hep tartışma konusu olmakla birlikte, verdikleri kararlar ile televizyonlarda saatlerce yargılanmakta, yanlı veya yansız fark etmeksizin yönetimleriyle futbol sahalarında görülen şiddete etki etmektedirler. Burada toplumsal tarafgirliğimiz dolayısıyla yapılan kimi haksız eleştirilerin yanında, hakemlerinde kendilerinde olan güven eksikliği, futbolcu üzerindeki otorite yetersizliği, iyi yetiştirilmemeleri ve dolayısıyla Dünya klasmanında olan hakem sayımızın oldukça az olması da yatmaktadır.

Ø      Kulüp Yöneticileri                       : Ülkemiz de kulüp yöneticisi olmak ekonomik ve sosyal açıdan birçok olanağı beraberinde getirmektedir. Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak kulüp yöneticileri genelde toplum tarafından tanınır, bu kişiler yer yer futbolculardan daha fazla TV’lerde yer alırlar. Kulüp yöneticilerinin taraflı, kışkırtıcı açıklamaları olumsuz etkilere yol açtığı gibi, yöneticilerin taraftar gurupları ile karşılıklı menfaate dayanan ilişkileri, taraftar guruplarına bedava bilet dağıtımı, dış saha maçları için otobüs ayarlanması, yabancı maddelerin sahaya sokulmasının kolaylaştırılması gibi maddi ve manevi anlamda yardımları futbol sahalarında görülen şiddetin temel sebeplerinden birini oluşturmaktadır.   Futbol otoritelerininde hemfikir olduğu üzere, taraftar guruplarına sağlanan bu menfaatler bitirilmedikçe (o kadarki bazı kişiler hayatlarını bu yardımlarla kazanmakta ve kaybetmemek için tribünlerde güç gösterisinde bulunabilmektedir) futbol sahalarındaki şiddetin önüne geçilmesi güç olacaktır.

Ø      Medya                                         : Medya kulüpler arası rekabeti körükleyerek, kulüp yöneticilerinin, futbolcuların demeçlerini tahrik kar bir havaya sokup hakemleri, futbol federasyonunu ya da rakip kulübü suçlayan bu açıklamaları ustalıkla büyütmekte, şiddeti kışkırtıcı ve saldırganlığı tahrik edici yayınlarda bulunmaktadır. Genellikle büyük kulüplerin söz sahibi olduğu diğerlerinin ise teferruat olarak görüldüğü futbol medyasında tiraj ve reyting uğruna yer yer milliyetçiliği kışkırtan, rakip takım futbolcu ve yöneticilerini rencide eden yayınlar yapılmaktadır. Maç görüntülerinin dahi yayınlanmadığı birçok TV kanalında ise futbolcular ve hakem kararları üzerine saatlerce konuşulmakta genellikle dört büyük kulübün temsil edildiği bu programlarda reyting uğruna basit kavgalar çıkartılmaktadır.

Sonuç

Yukarıda kısaca değinmeye çalıştığımız futbolda şiddeti tetikleyen kategorilere başka başlıklarda eklenilebilir ve sorunun tüm kaynakları tespit edinilebilir. Lakin anlamamız gereken husus şudur ki; belki de futbolda şiddet hiçbir zaman tam anlamıyla bitmeyecek, bitirilemeyecek yeryüzündeki son düdük çalana kadar sahalardaki yerini alacaktır. Fakat İngiltere örneğinde görülebileceği gibi alınan tedbirler ve çıkarılan yasalarla bu durum en düşük seviyeye indirilebilecektir.

İlk olarak işe -Fenerbahçe Kulübünün yaptığı ve meyvelerini almaya başladığı gibi- statları modernize ederek başlanılmalı, bilet sisteminin geliştirilerek kişiye özel bilet sistemine geçilmesi, giriş-çıkış kapıları sayılarının artırılması, metal detektör sisteminin geliştirilmesi gerekmektedir. Stat içi kafeterya, tuvalet hizmetleri artırılmalı, stat içi ve etrafı güvenlik kameralarıyla çevirtilerek kontrol altına alınmalı stadyumlar insanların eğlenebileceği ortamlara çevrilmelidir. Ayrıca, statlar temiz kalabilecek, katlanabilir koltuklarla donatılarak seyircilerin oturtulması sağlanmalı tel örgüler ve demir parmaklıklar kaldırılmalıdır. Burada unutmamamız gereken husus şudur ki beraber maç izlemeyi öğrenemeyen bir toplumda birlikte yaşamakta zor hale gelecektir.

Stadyumlarda iç güvenlik ve kontrol polis elinden alınarak iyi eğitilmiş, yansız ve ehil özel güvenlikler eliyle yapılmalıdır. Poliste spor sahalarında uyguladığı taktikleri değiştirmeli, sayıca daha az fakat iyi yetiştirilmiş, olaylara seyirci kalmayacak, planlı ve dengeli hareket edecek, aşırı güç kullanımından kaçınacak yöntemler geliştirmelidir. İngiltere de olduğu gibi Futbol Polisi ünitesi kurularak gerekli istihbarat çalışmaları yapılmalı, olayları çıkaran kişiler belirlenerek gerekli işlemler yapılmalıdır. Bu Ünite sporda şiddetin önüne geçmek için çıkarılan ve fakat uygulamada birçok güçlükle karşılaşan Sporda Şiddeti Önleme Kanununun uygulanmasında olumlu etkiye sahip olabilecek, toplanan veriler sayesinde suç işleyen kişiler hakkında yasal takip yapılabilecektir. Kanunun uygulanmasında tarafsız ve baskı altında kalmayacak emniyet amirlerine ve valilere de önemli görevler düşmektedir.

Kulüp yöneticileri, teknik heyet ve futbolcularda kendi davranış ve açıklamalarında daha dikkatli olmalı, tahrik edici, suçlayıcı beyanat vermekten kaçınmalı, fair play’i destekleyerek taraftarlara güzel örnek olmalıdırlar. Kulüp yöneticileri taraftar gurupları ile olan çıkar ilişkilerine son vermeli, maddi ve manevi anlamda belirli taraftar guruplarını desteklemekten vazgeçmelidirler.

Futbol Federasyonunun ve kurullarının kulüplere, yönetici ve futbolculara verdiği cezalar adil, UEFA ve FİFA standartlarına uygun ve caydırıcı olmalıdır. Fair Play’i destekleyici organizasyon sayısı artırılarak başarılı kulüp, oyuncu ve hatta tarafta guruplarına ödüller verilmelidir. Ayrıca yayın gelirlerinden elde edilen miktar takımlar arasında adil bir şekilde pay edilerek Anadolu ve İstanbul takımları arasındaki uçurum bir nebze olsun azaltılmalı böylelikle Anadolu da, İstanbul kulüplerine karşı olan tepki azaltılmalıdır.

Medyaya da bu konuda büyük sorumluluk düşmektedir. Spor gazetelerinin, birçok günlük gazeteden daha çok ilgi gördüğü ülkemizde spor medyası yayınlarına daha fazla dikkat etmeli, kışkırtıcı, ses getirecek! röportajlardan uzak durulmalı, Fair Play ve sporun evrensel amaçlarına hizmet edecek yayın anlayışı benimsenmeli, sadece futbola değil diğer spor dallarına yeterince yer ayrılmalıdır.

Bunların dışında, devlet politikası olarak toplum spor yapmaya teşvik edilmeli, taraftarlar tribünlerden sahaya indirilmeli sadece izleyici olarak bırakılmamalıdır. 70 milyon nüfuslu ülkemizde sadece 350 bin lisanslı sporcu olduğu görüldüğünde ülkemizde spora katılımın ne kadar düşük seviyelerde kaldığı görülecektir. İnsanlar mücadeleyi, yarışmayı, galip gelip mağlup olmayı televizyonlardan, tribünlerden ziyade bizzat yaşayarak öğrendiği takdirde olayın zorluğunu daha iyi anlayacak karşısındaki kişinin düşmanı değil rakibi olduğunu algılayacaktır. Buda sadece medyanın değil tüm spor kulüplerinin, devlet kurumlarının desteğiyle planlı bir şekilde uzun vadede gerçekleştirilmelidir. Böylelikle zihinlerde zaman içerisinde oluşacak algılama değişiklikleriyle futbola gereğinden fazla anlamlar yüklenilmeyecek, futbolun bir ölüm-kalım mücadelesi veya daha ötesi değil, hayatımıza renk katan bazılarımız için çok bazılarımız için az önemi olan bir hobi, bir spor dalı olduğu anlaşılacaktır.

Fakat unutmamak gerekir ki sosyal ve ekonomik koşullarda yaşanan problemler yoğun şekilde devam ettiği müddetçe ülkemizde futbol sahalarında görülen şiddetin önüne geçmekte zorlaşacaktır. Şiddetle mücadeleyi sadece spor sahalarında değil toplumun tüm kesimlerinde yapmak gerekir ki bununda yolu vatandaşlara sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan refah seviyesi daha yüksek bir hayat sunabilmekten geçmektedir.

Av. Erkan Kıraç*
Spor Hukuku Enstitüsü Üyesi

*          2001 Yılında Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde mezun oldu. 2006 yılında Nottingham Trent Üniversitesi’nde, “Spor Hukuku” alanında yüksek lisans yaptı. 2008 yılında Enstitümüze üye olan Av. Erkan Kıraç, halen serbest avukatlık yapmaktadır.