Sporda Özerklik Konferansı

16-17 Mayıs 2009
Av Kısmet Erkiner
< Konferans Açış Konuşması >

“Sayın Bakan, Sayın Genel Genel Müdür, Sayın Baro Başkanım, Çok Değerli Akademisyenler, Spor Federasyonlarımızın Seçkin Başkanları ve Temsilcileri, Basınımızın değerli mensupları, Sayın Meslektaşlarım, Hanımefendiler, Beyefendiler; Spor Hukuku Enstitüsü’nün İstanbul Barosu ile birlikte ve onun sponsorluğunda tertiplemiş olduğu SPORDA ÖZERKLİK KONFERANSI’na hoşgeldiniz.”

Konferansımızın, ülkemiz sporu için iki bakımdan önem taşıdığı kanısındayım.

Birincisi, özerklik ve bilhassa spor federasyonlarının özerkliği konusunda GSGM’nin tertiplemiş olduğu bir dizi bilgilendirme toplantıları dışında tarafsız bir ihtisas kuruluşu olan Enstitü’müz ile ülkemiz hukukçularının en önemli kesimini temsil eden Baro’muzun, ilgili bütün kesimleri bilimsel bazda aydınlatmak amacı ile objektif olarak bu konuyu ele almış olmasıdır.

İkincisi, bu Konferansın, iki gün boyunca burada ortaya konacak olan bilgi, görüş ve tartışmaların, sonrasında da yayınlanacak olan kitabının Türk Spor Hukuku’na yeni bir kilometre taşı oluşturacak olmasıdır.

Bu Konferans ile öne çıkan bu iki konudan, önce “Spor Hukuku”na biraz değinmek istiyorum.

Bilindiği üzere Spor Hukuku dünyada genç bir hukuk disiplinidir. Genel olarak batılı ülkelerde kabul görmüş olmakla birlikte, hâlâ bazı çevrelerde “spor hukuku” mu, “spor ve hukuk” mu akademik tartışması sürmektedir.

Ülkemizde ise “spor hukuku”nun ele alınışı daha da yenidir. Geçmişini ancak on yıl öncesine götürebilmekteyiz. O tarihlerden başlayan “spor hukuku”nu önce ifade eden, sonra da kabul ettirmeye yönelik çabalarımızı hatırlarken, TMOK’un merhum Başkanı, çok önemli spor insanı Sayın Sinan Erdem’i rahmet ve minnetle anmadan edemeyiz. Bilinmesini isterim ki rahmetli Sinan Erdem’in konuya inancı ve desteği olmasaydı bugün burada bu konferansı tertipleme aşamasına asla gelmiş olamazdık.

Türkiye, birçok konuda olduğu gibi “spor hukuku” alanında da geriden başlamış olmasına rağmen çok kısa zamanda arayı kapatma sürecine girmiştir.

Türkiye yaklaşık onar yıllık aralıklarla tertiplemiş olduğu Spor Şuralarının 6. olan 2008 Şurasında, daha öncekilerinin gündeminde bulunmamış olan bir ilke imza atmış ve Spor hukuku’nu ana gündem maddelerinden birisi yaparak, ihtisas komisyonu raporu ile Şura kararları haline getirmiştir.

Bu kararlar kapsamında “Spor hukuku”nu tescil etmekle kalmamış, bir de tanım benimsemiştir. Bu tanımın doğruluğu, kapsamı tartışılabilir, ancak mevcudiyeti ile bu bilimsel tartışmaları açacak olması bakımından önemli bir aşama oluşturmaktadır.

2008 Spor Şurası’nın kararları arasında bulunan aşağıdaki ifadeyi sizinle paylaşmak istiyorum:

“Spor Hukuku halen bir kısım hukuk fakültelerinde seçmeli ders olarak okutulmakta olup, ana bilim dalı ve ayrıca sporcu sağlığı, spor hukuku, spor iktisadı gibi sporla ilgili alanları içine alan “Spor Bilimleri Enstitüsü”kurulması için YÖK’e teklif götürülmesi; Spor Hukuku konularının Yüksek Lisans  ve Tez konusu olarak kabul edilmesi ve stajyerlerce hazırlanacak ödev konusu olarak Barolara kabul ettirilmesinin……………. yararlı olacağı görüşü kabul edilmiştir.”

Şuranın, yukarıda belirttiğim kararının öne çıkan noktalarını bir kez daha vurgulamak isterim:
·       Spor hukuku’nun anabilim dalı olması,
·       Spor Hukukunun da içinde yer aldığı bir “Spor Bilimleri Enstitüsü”nün kurulması,
·       Spor hukuku’nun Yüksek Lisans ve Tez konusu yapılması;
·       Baro Staj ödevleri arasına alınması.

Bilindiği üzere bir Vakıf Üniversitemiz bunların önemli bir kısmını başlatmış ve halen sürdürmektedir. Spor Hukuku Sertifika Programı ile başlatılan süreç, halen bu alan ve yakın alanlarında sürdürülmekte, ayrıca Yüksek Lisans konusu olarak da benimsenmiş bulunmaktadır.

Bu Üniversitemizde kurulan Spor Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden esinlenen başka Devlet ve Vakıf Üniversitelerimiz de YÖK nezdinde girişimde bulunmuşlar, ancak YÖK’ün bir süredir benimsemiş olduğu yeni Merkezler kurulmasına izin vermeme politikasına takılarak bu girişimlerini gerçekleştirememişlerdir. Bu durumun Spor Hukuku’nun gelişmesinde zaman kaybına neden olmaması için “Spor Hukuku Enstitüsü Derneği”ni kurmuş bulunuyoruz. İddiamız asla bir Üniversite Enstitüsü gibi algılanmak değildir. Ancak amacımız derneğimize slogan olarak benimsemiş olduğumuz “spor hukukunda aydınlanma” sürecini kesintiye uğratmamaktır. Bize göre bilginin etiketi değil içeriği önemlidir.

Esasen bir çok çevre de bizimle aynı görüştedir. Bu tutum, Devletimizin en yüce katına kadar benimsenmeye başlanmıştır. Basınımızda da yer almış olduğu gibi T.C. Cumhurbaşkanlığı makamı Devlet Denetleme Kurulu’na tamamı 394 sayfa tutan 02.04.2009 tarihli bir Denetleme Raporu hazırlatmıştır. Gizlilik dereceli ve “GSGM Faaliyetlerinin Denetimi ile Özerk Federasyon Uygulamalarının Değerlendirmesi” başlığını taşıyan bu Raporun Cumhurbaşkanlığı İnternet sitesinde yayınlanmış olan 17 sayfalık özetinde yer alan bir ifadeyi sizinle paylaşmak istiyorum:

“Spor Hukuku alanında ihtiyaç duyulan, bilimsel araştırmaların yapılabilmesini ve uzman hukukçuların yetiştirilebilmesini teminen “spor hukuku” derslerinin kapsamının geliştirilmesi ve yaygınlığının sağlanması.”

Bu suretle Spor Şurasından sonra Devlet Denetleme Kurulu da “spor hukuku”nu tescil etmiş bulunmaktadır. Bu durumda, bundan böyle bizim çabalarımız da anlatmak ve kabul ettirmek değil, gerçekleştirmek yönünde olacaktır.

Spor hukuku hakkındaki açıklamalarıma burada noktayı koyarak, biraz da Spor Federasyonları’nın Özerkliği konusuna, yani Konferansımızın ana temasına değinmek istiyorum.

Bu Konferansı neden tertiplemiş olduğumuzu ve hangi konuların ele alınmasını öngördüğümüzü, konuşmacıları kısıtlayıcı olmamak kaydı ile, Konferans broşüründe açıklamaya çalıştık. Burada bunları tekrarlayarak zamanınızı almak istemiyorum. Ancak kısaca, Devlet Denetleme Raporunda yer alan bazı hususları burada belirtmekte yarar görüyorum.

Devlet Denetleme Raporu Spor federasyonlarının özerkliğini sadece GSGM’nin canı istedikçe değişitirerek uyulmasını mecburi kıldığı bir Çerçeve Statü meslesinin çok üzerinde görmekte, bir Anayasa sorunu haline getirmektedir. Bu konudaki Raporun iki ifadesini vurgulamak istiyorum.

Birincisi:
“…Özerk spor federasyonlarının kendine özgü bir şekilde yapılandırılması ancak Anayasada buna ilişkin değişiklik yapılmasıyla mümkün olacaktır.”

İkincisi:
“Başka bir deyişle, özerk federasyonların kamu hukuku tüzel kişisi olmaları ile birlikte kamu hukuku tüzel kişiliğinin mevcut sınırlarını aşacak şekilde veya özel hukuk tüzel kişileri olmaları ile birlikte kamu tüzel kişiliğinin sağladığı bazı ayrıcalıklara sahip olacak şekilde esnek bir yapıya kavuşturulmalarının, mutlaka Anayasada değişiklik yapılması ile mümkün olacağı değerlendirilmektedir.”
şeklindeki ifadelerdir.

Bu ifadeler, Spor Dünyamızın, GSGM’nin, spor federasyonlarının ve bizlerin, muhtemel bir Anayasa değişikliğine ilgisiz kalmamamız ve Anayasa’da yer alacak spor ile ilgili maddelere yeni ve gereken kapsam ve içeriği verebilecek çalışmalarda bulunmamız gerektiğini de ortaya koymaktadır.

Eminim ki bu iki gün boyunca çok değerli panelistlerimizin ve konferans katılımcılarımızın açıklamaları, bu ve daha birçok hususa açıklık getirecek, Yürütmeyi ve Federasyonlarımızı bundan sonraki çabalarında aydınlatacaktır.

Beni dinlemekte gösterdiğiniz sabır için hepinize teşekkür eder, Konferansın bütün kesimlere ve ilgililere hayırlar getirmesini diler, saygılarımı sunarım.